30 Eylül 2021 Perşembe

Rus Kızıl Ordu Korosu ve Haluk Levent

Önceki gün yani salı günü Aleksandrov Rus Kızıl Ordu Korosu ve Haluk Levent Cumhuriyet Marşları Konseri'ne katıldık. Büyüleyici bir gösteriydi... 

Rus Kızıl Ordu Korosu ve Haluk Levent


Bu bir Haluk Levent konseri değildi. Koro pek çok gösteri yapmış ama gittiği ülkeden bir solist daha önce hiç almamış. Haluk Levent bu anlamda bir ilk oldu. Tabi bu Haluk Levent için de çok önemli. Yıllardır Rus Kızıl Ordu Korosunu dinlemek istermiş, bakın görün ki dinlemenin dışında onlarla ortak bir projede yer aldı. Tüm dünyada ilk kez bu koroya dışarıdan katılan bir solist oldu. Gösteri sırasında kendisi anlattı. Ve dedi ki: ''lütfen hayallerinizi küçümseyin, hayal etmekten vazgeçmeyin'' 

Rus Kızıl Ordu Korosu ve Haluk Levent


Sovyetler Birliği ordusu Red Army'nin resmi korosu, gösterilerinde Rus halk şarkıları, opera aryaları ve popüler müziklere yer vermenin dışında dans gösterileriyle de büyülüyor. Mesela bunlardan bir tanesi Kalinka'yı herkes bilir sanırım. Koro, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra da Rusya'da ve diğer ülkelerde konserlerine devam etmiş. 

Rus Kızıl Ordu Korosu ve Haluk Levent


Türkiye'de sergiledikleri gösteride bizim cumhuriyet marşlarımızı da icra ettiler. Haluk Levent ardında Rus Kızıl Ordu Korosu ile Çanakkale Türküsü ve İzmir Marşını söyledi. 

Rus Kızıl Ordu Korosu ve Haluk Levent


Konser gelirinin bir kısmı da Mehmetçik Vakfı ve Ahbap Derneği'ne bağışlanacakmış, yeni öğrendim. İstanbul sonrasında sırada Ankara konserleri var. İlgilisinin bilgisine der, bloguma güzel bir akşamı daha anı olarak kaydeder, sevgilerimi iletirim. 






24 Eylül 2021 Cuma

Yürüyen Ağaç olur mu?

Çocuklar çizgi film izlerken ben de onlara eşlik ediyorum. Esprilere, konulara dikkat ediyorum. Bazen de ben de bir şeyler öğreniyorum. En son kaptığım bilgi de 'Yürüyen Ağaçlar' oldu! Hemen yürüyen palmiyeleri araştırdım. 

yürüyen ağaç


Yüzüklerin Efendisi filmindeki Ent'leri ben de gördüm ama o filmdi sonuçta, benim bahsettiğim gerçekten yürüyen ağaçlar... 

Orta ve Kuzey Amerika'nın tropik yağmur ormanlarında görülen palmiyelerin orjinal adı Socratea Exorrhiza imiş. 

Ağacın toprağının zamanla aşınması nedeniyle ya da güneşe daha iyi ulaşabilmek amacıyla yeni kökler üretip, 1-20 metre kadar alanda yer değişikliği yapabiliyormuş. Tabi bu öyle bir anda, bir günde olabilecek bir şey değil. En az bir yılda bu mesafeyi kat edebiliyormuş. 

Doğada mucizeler bitmiyor işte... 

Maalesef insanlar bu ağacın köklerini koparıp ticarete döküyorlarmış. Yürüyen ağacın köklerinin iç kısımları afrodizyak olarak satılıyormuş. Bu gidişle bu ağaçların da kökü kuruyacak gibi duruyor. Doğaya saygı...


Doğaya saygı deyince de aklıma Atatürk'ün yürüyen köşkü geldi aklıma. Köşkün yanındaki çınar ağacının kesilmesi gerektiğini söyleyenlere 'köşkün yerini değiştirin' demiş. İstanbul'dan Yalova'ya getirilen raylarla köşk yaklaşık 5 metre kadar kaydırılıyor. 




23 Eylül 2021 Perşembe

Yağmur'un Gözyaşları

Daha dün gece taze taze bitmiş bir kitap ile buradayım. Bu defa ertelemek istemedim. Aslında hiç ertelemek istemiyorum ama hep bu işler güçler işte... Daha sırada bekleyen kitap yorumlarım sürüyle... Hiç bir tanesine haksızlık olmasın ama bu kitabı taze taze yorumlayacağım. 

Yağmur'un Gözyaşları bir Uğur Gökbulut kitabı. Kapak ve arka yazısını okuyarak almaya karar verdim, tahmin ettiğim gibi bir hikaye değildi açıkçası. Annesine hitaben 'toparlanırım anne, sen beni yine de iyi bil anne' gibi cümlelerden nedense kader ortağı bir anne kız hikayesi okuyacağımı sanmıştım. Ben Yağmur'un hikayesini okudum. Kitabın her yeni bölümünde 'hah şimdi annesi de benzer olayları yaşadığını anlatacak' diye bekledim durdum. Yağmur'un annesi çocuklarına öyle sevgi dolu, öyle fedakar ki onun da geçmişinden acılar var sanmıştım ama yokmuş. Ya da varsa da yazar bize anlatmadı :)

Yağmur'un Gözyaşları kitap yorumu


Yağmur sevdiğini bir trafik kazasında kaybediyor ve acısını içine atıyor. Hayattan koptuğu haftalar aylar ardından ailesi için yani maddi olarak değil ama onları daha fazla üzmemek adına avukatlık stajına başlıyor. Bundan sonra da hayata tutunmaya çalışıyor, karşısına farklı insanlar çıkıyor. Doğru seçimleri mi yapıyor bilemedim açıkçası?



Benim kitapla ilgili yorumlarımdan bahsetmeye çalışacağım.   

Bence yazar Yağmur'un duygularını yeterince verememiş, dışarıdan bakan komşu gibi olanları anlatmış gibi geldi bana. 

Karakterler arası konuşmalar günlük dilden çok çok uzak, orta okul Türkçe dersinde ders kitabımdan bir metin okuyor gibi hissettim. 

İyi karakterler hep çok iyi kötü ise hep çok kötü bence karakterler böyle keskin çizgilerle ayrılmamalıydı. 

Annesinin Yağmur'a öğütleri, birbirleriyle dertleşirken diyalogları hepsi bana çok yapay geldi.

Kitabın sonunda ortaya çıkan psikolog aslında kitapta daha çok yer edinmeyi hak ediyordu bence. Ne yaşadıkları, ne paylaştıklarını daha anlamadan Yağmur yine bir seçim yapmak zorunda kaldı. Ben bu seçimi nasıl yaptı onu bile tam anlayamadım.  

Bazı kitapları okurken yaşadığınızı hissedersiniz ya ben bu kitabı sadece okudum. 


Sabun köpüğü gibi ama sürükleyici epey acı içeren toplumsal mesajlarla dolu bir kitaptı okumaya değer mi? Evet okunur!  Okuduysanız fikirlerinizi merak ederim, yorumlara eklerseniz memnun olurum.