Bu Eylül ayında ailemizin tatlı prensesi, güzel kızımız Beyza'yı da evlendirdik. Allah mesut bahtiyar etsin inşallah. Bütün aile bir araya geldik. Rabbim hep böyle güzel sebeplerle kavuşmayı nasip etsin inşallah diyerek Beyza kızımızın düğününü de anılar defterime ekliyorum efendim.
Blogda teyze oğlum Fatih'in düğününü yazmıştım daha önce, okumak isteyenler için buraya link bırakıyorum. Geçen sene de Mustafa'nın düğünü olmuştu ama onu yazmamışım. Önceki yazımda bahsettiğim sebeplerden zaman ayıramamışım.
Beyza kızımız küçük dayımın ve Nejla yengemin biriciği, Bade'mizin tatlı dilli güler yüzlü ablası olur. Ankara'da üniversitesini bitirip KPSS sınavlarına hazırlanıyordu en son konuşmamızda sonra aile grubuna hayırlı bir işimiz mesajları ve ardından da nişan davetiyesi geldi ve olaylar gelişti. Damat bey de Kırşehirli olunca büyük, kalabalık görkemli bir düğünle dünya evine girdi gençler. İki aile de Kırşehir'de saygın, tanınmış olduğundan davetliler de çoktu. Biz düğün sabahı çok erken saatlerde ablamı alarak Kırşehir'e gittik. Dede evinin bahçesinde açık büfe kahvaltı için bizi beklemişler, sağ olsunlar. Büyük ablam da bir gün önceden orada olduğu için üç kız kardeş annemin mezarını ziyaret etmek istedik. Zaten ben Kırşehir'e gittim mi ilk işim annemi ziyaret etmek oluyor. Aşıkpaşa Mezarlığı'nda annem, anneannem, dedem, teyzem, Enes'imiz yan yana yatıyorlar. Duygusal anların ardından göz yaşlarımızı silerek düğün evinin yani dedemin evinin bahçesine doğru yol alıyoruz. Bir daha ki Kırşehir gezimizde bu evden, dedemin atölyesinden, o güzel avludan, süs havuzundan ve eskiden gözümüze kocaman gelen ancak şimdi küçücük kalmış orjinal yeşil eski kapısından bahsetmek isterim, Allah nasip ederse inşallah.
Ağaçların ve tentelerin altında kısmen serin güzel bir kahvaltı yaptık. Kahvaltıda cemele biberi (yöresel küçük yeşil dolmalık biberler) bile vardı. Çay faslı, çocuklara ya sen ne kadar büyümüşsün demeler, çok özledim nidalarıyla düğün öncesi biraz serbest zaman için ayrıldık.
Büyük ablam düğüne katılamadı, onu yolcu ettik Ankara'ya. Bu arada giderken ve dönerken Kırşehir - Ankara arası otoban yolunu kullandık, oldukça konforlu idi. Bu yol Niğde'ye kadar gidiyormuş. Ablacığımı da Ankara'ya doğru uğurladıktan sonra çarşı turu ve biraz yöresel lezzetler deneyimi ile dinlendik.
Gelin alma merasimleri beni hep çok duygulandırmıştır. Burada ekleyeceğim bu fotoğraftan sonra Beyza'mı izlerken ben artık kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Kendimi durduramıyordum. Avludan çıktım. Kuzucuk gelin arabasına binerken yine başladım mı ağlamaya...
Düğün salonuna geçerken artık toparlanmıştım. Çok büyük bir salondu ve salon inanılmaz dolu idi. Dedim ya Kırşehir'in tanınmış aileleri bir araya gelince böyle oluyor. Ablam, Bade ve bendeniz:
Gelin ile damadın salona girişi, nikahları ve dansları efsane idi... Ben de oturacak değilim ya gelinimizle biraz oynadık efendim.
Beyza düğünün ilerleyen saatlerinde kaftan ile ortaya çıkmasın mı? Güzel bir dans vs derken kınaya katılamamış bizlere de iyi oldu dedim. Damat beyle karşılıklı zeybek bile oynadı gelinimiz! Dolu dolu bir düğündü...
Yayında ve yapımda emeği geçen değerli eşim beye de teşekkür ediyorum. Sabah 4'te yola çıkıp bizi Kırşehir'e getirdi ve en fazla yarım saatlik bir kestirme ile düğün sonrası yine yolculuğa çıktı. Neyse ki düğünden sonra bir gece Ankara'da konakladık da biraz dinlenmiş olduk.
Allah mesut bahtiyar etsin gençleri...
Ailemiz giderek büyüsün, genişlesin, kuzenler çoluk çocuğa karışsın, kuzen çocukları da birbirlerinden kopmasın...
Düğün salonunda toplu fotoğrafa katılamadan salondan ayrılıp yola çıkmış olsak da geniş aile fotoğrafımızı buraya bırakıyorum.
*bu fotoğrafta bizi aramaya uğraşmayın, biz bu karede yokuz :)
Mutlu günler
Beyza