Kokosh Anne ile Şişecam Düzcam

Doğumdan neredeyse bir hafta önce sevgili Meltem yani Kokosh Anne davetiyle Şişecam Düzcam ekibiyle bir araya geldik. Meltem memlekete gelir gelmez görüşmüş olduk, güzel oldu. Hem de sosyal sorumluluk olarak özellikle okullarda çocuk güvenliği ve lamine cam hakkında bilgiler edindik.

Cam güvenliği konusunda yol gösterici olmayı hedeflediğimiz olası kırılma durumunda parçalanıp dağılmayarak yaralanmaları ve yaşamsal riskleri ortadan kaldıran emniyet ve güvenlik camları hakkında sohbet etmek üzere Etiler Sandalyee Brassiere'de Şişecam ekibiyle bir araya geldik. Çocuklarımızın uzun zaman geçirdiği okullarda onları tehlikeye atmayacak cam kullanımı üzerine sohbet ettik. 
Alışveriş merkezleri, yeni binalar ve okullarda hem dekorasyon hem de ışıktan faydalanmak amacıyla cam çok fazla kullanılıyor. Yeni binalarda camlar çoğunlukla boydan boya yapılıyor biliyorsunuz. Kimi zaman çocuk odalarında da kullanılıyor bu modeller. Acaba kırılmayan cam diye bir şey mümkün mü?
Günün önemli bir kısmını okulda geçiren çocuklarımızın sağlığını ve hayatını tehlikeye atmayacak, yaralanmalara yol açmayacak cam kullanımı ile ilgili kuralları bilmek önemli bir sorumluluk. 
Okul seçimi yaparken eğitim, yeme-içme ve öğretmenleri hakkında bilgi alırken, okul binasının güvenliği konusunu da göz ardı etmemiz gerektiği hakkında bir farkındalık oluşturmayı amaçlıyorlar.

Doğal olarak kırılgan bir yapıya sahip olan cam, barındırdığı şeffaflık avantajına rağmen kullanıldığı alana uygun özellikleri taşımadığı zaman çocukların güvenliğini tehdit eder hale gelebiliyor. Özellikle savunmasız çocuklarımızın bulunduğu ortamlarda, onları bu tür kaza risklerinden korumak için emniyet ve güvenlik camlarının tercih edilmesi büyük önem taşıyor.

Kırılgan bir malzeme olan cam, kalınlığı artırılarak darbelere karşı nispeten dayanıklı hale gelebiliyor. Ancak bu, kırılmadan kaynaklanan yaralanmaları önlemeye yetmiyor. Kırılma durumlarında ciddi yaralanmaların önüne geçilebilmesi için darbe sonucunda keskin ve sivri uçlar oluşturmayan, kırılma anında ortalığa saçılmayan, yerinde sabit kalan “emniyet ve güvenlik camlarının” tercih edilmesi gerekiyor.

Lamine Emniyet ve Güvenlik camları iki veya daha fazla cam plakanın özel bağlayıcı polivinil bu olası bir kırılma durumunda parçalanıp dağılmayarak yaralanmaların ve yaşamsal risklerin ortadan kalkmasını sağlıyor.

Bu camların, eğitim kurumları ve kreşlerin yanı sıra; hastaneler, adliyeler, konutlar, iş merkezleri, alışveriş merkezleri gibi mekanlarda, emniyet ve güvenlik ihtiyacı bulunan balkon korkulukları, pencere camları, camlı ara bölmeler gibi alanlarda da kullanılması güvenlik açısından büyük önem taşıyor.

Etkinlik sonunda gerçekleştirdiğimiz demoda elimize önce tuğla alarak Lamine camların darbeye olan dayanıklılığını deneyimleyebileceğimiz bir test gerçekleştirdik. Dilerseniz bu deneyime ait videoyu buradan izleyebilirsiniz. Tuğlayla hiçbir şekilde zarar veremediğimiz camı (hatta tuğlanın kırıldığı fakat camın çatlamadığını gördük)  çekiç yardımıyla kırmaya çalıştık. Sonuç olarak emniyet ve güvenlik camı olduğu için darbe aldığında dağılmıyor ve kırılma halinde parçaları yerinde tutuyor. Bu sayede yaralanmaları engelliyor.

hastane odamız / ikinci bebek

İkinci bebekte doğum hikayemi daha önce burada yazmıştım. Okumadıysanız söyleyeyim beklediğimiz tarihten 5 gün önce gelmek istedi miniğimiz. Doğacağı günü kendisi seçti. 

Biz 07.03.2016 tarihine göre planlarımızı yaparken 02.03.2016 sabaha karşı ilk sinyalleri verdi Berke bebek. Hey dünya! Ben geliyorum dediğinde saat sabaha karşı 4 idi. Neyse ki ben oldukça sakin idim. Hemen doktorumu aradım. Daha sonra da hastane odası organizasyon şirketini!

Doğum iznine çıkar çıkmaz uzun zamandır zevkle takip ettiğim Ponpidu Party ile görüşmeye gitmiştik Badem kızım ile. Ponpidu Party Gülru hanım ile Kızıltoprak'ta bulunan ofisinde hastane odamızın konsepti ve süslemesi için görüştük. Gülru hanım'ın instagram/ponpiduparty hesabında görebileceğiniz gibi farklı tasarımları var. Ofisindeki güzellikleri de görünce konsepti belirlemek çok da kolay olmadı. O kadar güzel seçenekler sundu ki bize...

Erkek bebek olunca klasik mavi renk yerine farklı bir şey olmasını istedim. Gülru hanımın da önerisiyle nil yeşilinde karar kıldık. Yağmur damlaları ve bulut düşündük detaylarda.

Beyaz örtü üzerine gümüş ve ayna tepsilerle hazırlanan şekerleme masamızda Şekerci Cafer Erol'un badem şekerleri ile yeşil renkteki naneli badem şekerleri çok beğenildi. Berke yazılı aynalı çikolatalarımız da Melodi'nin fıstıklısı nefisti. 

Kapı süsü beyaz ahşap çerçeve üzerine kumaş ile hazırlandı. Kumaşın üzerinde forexten bulut ve yağmur damlaları ile bir büyük bir de küçük ayıcık bulunuyor. Klasik kapı süslerinden farklı bir tasarım oldu, herkes çok beğendi.

Lohusa terlikleri bol kurdeleli hazırlandı. Terlikle uyumlu tacımın aynısından bir tane de kızım için yapıldı. 

Bebeğimizin hastane çıkışı seti de yine nil yeşili kurdeleler ile süslenmiş. Minik bebeğimize çok yakıştı. Bebek yatağı da yine beyaz tüller ve nil yeşili kurdele ile hazırlanmıştı. Hastanedeki bebek yatağını öylece alıp eve getiresim vardı diyebilirim. Tekerlekli olduğu için evde de rahat rahat kullanırdık değil mi?
Ablası da hem ayıcıklara hem de süslemelere bayıldı. 

Anı defterimiz ve ona özel hazırlanmış kalemi çok şık. Hastanede ziyaretimize gelenler yazdı deftere. Evde ziyarete gelenlere defterimizi veriyoruz, bizim için güzel hatıralar birikiyor. Bade için de hazırlamıştım bir defter. 

Sabahın kör karanlığında, üstelik neredeyse bir hafta öncesinde aramış olmama rağmen Ponpidu, her şeyiyle hazırdı hastane odamızda. Planlı ve titiz çalışmalarından çok memnun kaldık. Güler yüz ve özveri ile hazırlık yaptılar. Sanki planlanan günde doğum yapmış gibi hissettim sayelerinde.
Bu güzel fotoğrafları da tabi ki Alev Özkan çekti, ellerine sağlık.
Hastane odası süslemelerimizi çok beğendim, siz nasıl buldunuz?

yeni nesil bebek kundaklama

Bebeğinize kundak yaptınız mı? Bebekleri kundaklamanın avantajları da var dezavantajları da... Haydi annelik tecrübelerimizi paylaşalım.

Bebek doğru kundaklandığında hem onun hem de sizin için faydası daha çok olacaktır. Tabi doğru kundak önemli...
Doğru kundaklama nasıl olur diye çok araştırdım. Öncelikle doktorlar eski usul kundaklamayı kesinlikle önermiyor. Yani anne babalarımıza yapılan kundaklar tavsiye edilmiyor. Patiska bezlerle sıkı sıkı yapılan bir kundak modeli bebeği rahatsız edecektir. Üstelik eski usul kundak modelinde kalça çıkığı oluşma riski de varmış. 

Yeni nesil bebek kundaklama

Kundak için kullanacağınız örtü hakkında size birkaç önerim olacak:

• Yumuşak doku
• Esnek malzeme 
• Müslin örtü
• Nefes alan, nazik bir kumaş kullanmanızı öneriyorum. 

Biz kundak için  momeasy müslin örtüleri kullanıyoruz. Kundak haricinde oto koltuğuna sermek, bebeğin yüzünü silmek, yatağı dışında bir yere yatırırken çarşaf olarak da müslin bezleri kullanıyoruz. Çeşitli boyutlarda satılan müslin bezlerin farklı desenleri de var.

            

Nasıl kundak yapmalıyız derseniz sizinle internette gördüğüm ve faydalandığım kundaklama şemasını paylaşacağım. Biz bu resimdeki gibi kundak yapıyoruz. Bebeğimiz rahatça hareket ederken elleri kolları ile kendi kendini uyandırmıyor.

Neden kundak yapmalı?

1- Ani bebek ölüm riskini azaltıyor. Allah korusun.
2- Anne karnı hissini uyandırdığı için bebek kendini güvende hissediyor. Sakinleştirir.
3- Daha iyi bir uyku için. Bebekler uykusunda elleriyle kendilerini uyandırırlar. Bazen de sıçrama nedeniyle erkenden uyanır bebekler, bu durumlara karşı kundak daha kaliteli bir uyku sunuyor.
4- Gaz sorunu olan yada Kolik bebekleri sakinleştirmeye yardımcı olur.

Dikkat:

Çok sıkı sarmayın, bebek rahat hareket edebilsin.
Kundak yaptığınız bebeği kesinlikle yüz üstü yatırmayın.
Bebek dönmeye başladıktan sonra kundak yapmayı bırakmalısınız.
Sırt üstü yatan bebekler kundaklanmalıdır.

Bol uykulu bir ilk 3 ay dilerim tüm bebekler için :)

doğum hikayem ikinci bebek

Günlerdir doğum hikayemi nasıl yazsam, nereden başlasam diye düşünüyorum. İçimden geldiği gibi anlatacağım yaşadıklarımı...

İkinci bebekler erken gelebiliyormuş. Hamileliğimin son 2 ayında bu cümleyi öyle çok duydum ki...

Sekizinci aydan itibaren artık ben de buna inanır, bebeğim erken gelecek düşüncesine kapılmış bir hale girdim. Hatta 37. haftada doğum başlıyor sanarak doktorumu aradım, acilen muayeneye gittim. Hazırlık sancıları dediğinde doktorum beni bir korku sardı.
Doktoruma sordum hemen: Örneğin suyum gelse, sancılar başlasa ne kadar süremiz var doğum için?
Doktorum en az 12 saat vaktimiz olduğunu söylediğinde içim rahatladı. Stresim azaldı.

Son hafta gezmeleri ve yürüyüşleri bırakıp daha çok evde vakit geçirir oldum. Korkum sadece doğum sancısı, bebeğin sağlığı, benim sağlığım değildi. Dışarıda yada kızımla yalnız iken doğumun başlamasından korkuyordum. Sezeryan için planlanan tarih 7.Mart.2016 38+3 idi.

Bebeğimiz dünyaya geleceği günü kendisi seçti.
Bizim planladığımız tarihten önce gelmek istedi dünyaya...
2.Mart.2016 Çarşamba günü sabaha karşı 4'te tuvalete gitmem gerekiyor diyerek kalktım yataktan. Meğer tuvalet ihtiyacı değilmiş. Suyun gelmesiymiş. İlk bebekte hiç bir belirti yaşamamış bir anne olarak suyumun geldiğini tabi ki hemen anlayamadım...
Suyun gelmesi hakkında daha önce okumuştum, anlamamanız mümkün değil diyordu yazılanlarda. Gerçekten de kontrolsüz bir şekilde gelen suyu durdurma şansınız yok. Bazılarında birden boşalan su bazen de yavaş yavaş gelebiliyormuş. Benimki yavaş yavaş 3 saat kadar geldi. İlk şoku atlattıktan sonra eşim doktorumuzu aradı, hastanede buluşmak için hazırlanmaya başladık. Tahmin ettiğimden daha sakin idim. Önce duş aldım ve eşim de onun için hazırladığım ''acil durum eylem planı'' kağıdını bulup hazırlıkları tamamladı.
Küçük anneannemiz geldi, Bade'yi uykusunda öperek evde bıraktık. Babaanne ile yola çıktık. Yolda da su gelmeye devam etti. Araca bebek için aldığım bakım örtülerinden serdik. Hastaneye çok kısa sürede ulaştık. Doktorumuzun talebiyle ebe hanım NST'ye bağladı. Yapılan tetkikler sonucu sabah 8e kadar kontrol altında kaldım. Biz hastaneye ulaştıktan kısa süre sonra küçük ablam ve ailesi de gelmişti. İlk gelenler arasında bir de Alev vardı sağ olsun. 
Sabah 8 gibi ameliyata alındım. Kısa bir sohbet ameliyathanede, dua ettim ve hop uyku...
Kendime geldiğimde bebeğimi sordum. Odaya çıkarken hemşire hanımdan elimi tutmasını istedim. Gözlerim yarı açık bizimkileri gördüğümde hepsinin yüzü gülüyordu, demek ki her şey yolunda idi. Bebek sağlıklı çok şükür. Daha ne isterim Allah'tan??

Bade'nin doğumunda olduğu gibi doktorum bebeği göğsüme vermiş doğar doğmaz. 
Onu kucağıma aldım ve emzirdim. Kokladım... Şükrettim...
Yaklaşık 2 saat sonra iyice kendime gelmiş olmalıyım ki kuaför istedim eşimden ve hemen geldi. Saçlarıma fön çektirmeliyim değil mi :)

Hastane odası organizasyonu öğlen geldi ve bir hafta erken olmasına rağmen eksiksiz bir şekilde hazırlandı odamız. Acil durum eylem planı çerçevesinde onları da sabah 4'te aramıştık :)  @ponpiduparty Hastane odası süsleme hakkında ayrıca yazacağım. 
Ablamız ise okuldan sonra geldi hastaneye. Kardeşiyle ilk karşılaşmasında adettendir ayakları gösterildi. O bizi işe gitti sandığından kardeşinin doğduğunu hastanede öğrendi. Çok ama çok mutlu oldu.

Öğleden sonra büyük ablamın da gelmesiyle aile ekibi tamamlanmış oldu. Tabi iki gün boyunca bizi yalnız bırakmayan aile büyüklerimiz ve diğer akrabalarımız, sevgili arkadaşlarım ile mutluluğumuzu paylaşmak çok güzel. 

Bu güzel fotoğraflar için Alev 'e teşekkürler.
Hastaneye ziyaret için gelen çok oldu, çok şükür. Bir de telefon görüşmeleri derken resmen sesim kısıldı hastanede :))
Şimdilik bu kadar, devamını ilerleyen günlerde yine yazarım.
Benim ikinci doğum hikayem böyle sürpriz bir tarihte oldu işte... 

bebek için yatak önerisi

İkinci bebekte anne babalar daha tecrübeli oluyor diyorlardı da bu kadar olacağını tahmin etmiyordum. Evde yetişkin bir bebek :) de olduğu için bazı eşyalar hazırda bulunuyor. Biz de ihtiyaçlarımızı belirlerken önceki tecrübelerimizi göz önüne aldık.

Evimizde ikinci bir boş oda olmadığı için ablanın odasında düzenleme yapmamız gerekti. Bebek için bir dolap daha aldık. Ablanın dolabının aynısını tercih ettik. Ablanın bebeklik yatağı ise birkaç sene için daha yeterli görünüyor. Önümüzdeki birkaç yıl için ise şimdiden alışveriş yapmak istemedik. Bu durum bebeğin yatak ihtiyacını değiştirmedi tabi ki.

Bebek için yatağa ihtiyacımız var!

Bebek için ablanın odasına sığabilecek, kullanışlı bir yatak lazım. İnternet üzerinden ve arkadaşlarımızdan sorup soruşturduk; ortak bir tavsiye üründe karar kıldık.

Tiny Love 3in1 Ana Kucağı

• Uzun vadeli kullanılacak ana kucağının 18 kg kadar taşıma kapasitesi var. 
• 3 farklı pozisyonda kullanılıyor. Uyku - Yarı Yatar - Oturur Sallanır
• Bu 3 pozisyonda da titreşim özelliği kullanılıyor. 
• Doğumdan itibaren kullanılıyor. 
• Dönenceyi kullanmadığınızda yana kaydırabilirsiniz. 
• Tek elle pozisyon değişikliği yapılıyor.
• Yatar pozisyonda yanları da kaldırdığınızda yeni doğan için rahat kullanılıyor.
• Taşınabilir ve hafif.
• Evde istediğimiz odaya götürüyor, oda içinde kolaylıkla yer değiştiriyoruz.

Tiny Love ana kucağımızı şu anda 180 derece yatar pozisyonda kullanıyoruz. Kendi dönencesini henüz kullanmadık ama inşallah önümüzdeki aylarda bebeğimizin ilgisini çekmeye başlayacak. Dönencede alçak ve yüksek ses seçim imkanı ile üç farklı melodi seçeneği var. Dönencede ışıklar yanıp sönüyor, ablamız test etti bile. 

Biz şimdilik gündüz salonda yanımızda, gece ise ablasının odasında kullanıyoruz. Gece beslenme zamanında yanıma alıyorum sonra yine ana kucağında uyuyor. Tiny Love ana kucağında uyumaya birkaç ay daha devam edeceğiz. 
Sonrasında ablaya yeni bir yatak alırız belki?

Şu anda çok memnunuz bu ana kucağından. Beşik olarak da kullandığımız ve ev içinde istediğimiz yere taşıdığımız için bizim için harika bir ürün oldu. Bebeğimiz mışıl mışıl uyuyor, çok şükür. Elbette gaz problemi olmadığı sürece :))
Bebek için yatak, beşik arayan ailelere tavsiye ederiz.

37. haftada hamile stili

Doğum öncesi yazacaklarım arasında son haftanın yani 37. haftanın da hamile stili yazısı vardı. Malum bebeğimiz erken gelmek isteyince planlar değişti. Yazımı lohusa pijama takımları içinde hazırlıyorum.

37. haftada güzel bir kahvaltı ile arkadaşlarla bir araya gelmiştik. Doğumdan tam tamına 1 hafta önce imiş. Tabi ben farkında değilim doğuma bir hafta kaldığının. 
Hamileliğimin dördüncü ayında aldığım ve hamilelik boyunca severek kullandığım dar kesim kumaş pantolonum yine üzerimde tabi ki. Bu pantolonu ve siyah başka bir pantolonu bir müddet görmek istemeyeceğim kesin. 
Çok sevdiğim mor bluzum hamileliğin son haftalarında elime ulaşan yurt dışı siparişlerinden olduğu için henüz ondan sıkılmış değilim. 

37. haftada neler yaşadım:

• 34. haftada hazırladığım doğum çantaları artık aracın bagajında yerini aldı. 
• Hastane odası süsleme, hastane ikramlıkları için son kararlar verilerek çalışmalar hızlandırıldı.
• 37. haftanın sona ermesiyle evde dinlenme ve istirahat dönemine girdim. 
• Artık her an doğum olabilir düşüncesiyle daha temkinli hareket etmeye başladım.
• Bebek hareketleri bu haftada azalıyor, hareketleri takip edip dinlemek için günün çoğunu uzanarak yatar pozisyonda geçirdim.
• Büyüyen karnımda yeri azalan midem çok çabuk dolmaya başladı. Sık sık ama az az yedim, mecburen. Aslında iştahım açık olmasına rağmen fazla yiyemedim.
• Göğüs ucu çatlak koruyucu kremleri kullanımını günlük devam etmeye başladım.
• Doktorumun anlattığı düzenli kasılmalar için dikkatli davrandım. Vücudumu dinlemeyi öğrendim.

36. haftadan itibaren arkadaşlarımın yoğun bir şekilde ''ikinci bebek erken gelir'' telkinlerini dinledim.

Eğer bir hamileyseniz size bu şekilde yorum yapanlar çok olacaktır. Siz önce doktorunuzu sonra da vücudunuzu dinleyin, benden tavsiye...

Hassas Anne Ece 40 Yaşında!

Hassas Anne Ece 40. yaş gününü çok eğlenceli bir partiyle kutladı. Karnı burnunda Elif de bu partiden eksik kalamazdı, ben de katıldım. 38 haftanın içinde idim o gün. 

Zorlu AVM Funloft gibi merkezi bir yer seçen Ece gerçekten akıllı davranmış. Zorlu'ya ulaşım pek çok kişi için uygun oluyor. Funloft'ta bize ayrılan özel alanda nefis lezzetli ikramların tadına baktık. İkramları Mariposa Restaurant hazırlamış. Minik çikolatalı kekler ve kısır favorimiz oldu. Bir de sevgili Enise'nin lezzetli yaprak sarmaları tabi ki!

Ece'nin hazırladığı fotoğrafların slayt gösterisi parti boyunca duvarda idi. Fotoğraflarda tabi ki en çok Ahu vardı, Müzisyen Anne...
Trust Human Academy Sandra Şarhon tarafından hazırlanan nefes terapisi ile yenilenip Müzisyen Anne Ahu'nun stand up gösterisi ile kahkaha attık. 

Selçuk Ergin'den saç bakım ve saç modası hakkında tüyolar aldık. Dance with Babies ekibi bu kez bebeksiz dans için anneleri harekete geçirdi. Enerjiler döküldü.
İkramların haricinde lezzetli pasta ve tatlılar için MelekEli ve Tatlımo teşekkürler.
Ece doğum günü davetinde hediye kesinlikle kabul etmeyeceğini söylemişti. Ama o bizim için hediyelikler hazırlamış. Karpuz Tasarım'dan mini succulentler çok şirindi. Ayrıca Makarna Lütfen makarnalarından hazırlamış bizler için.

Sevgili Ece'nin sayesinde blog yazarı anneler bir araya geldik, sohbet ettik, güldük, eğlendik. Nice 40 yaşların olsun Ececim.
40. yaşta böyle güzel bir parti yapmak da gerekiyor tabi ki, benim de aklımda :)
Not: bu partide 38 haftalık gebeyim :)

Sevgiler

12 kg kolay alınmıyor / hamilelikte kilo alımı

İçindeyken bir türlü geçmek bilmeyen, doğumdan sonra da ne çabuk geçmiş hamilelik günleri dedirten ikinci gebeliğim de bitti çok şükür. 

İlk bebekte 41 haftaya kadar beklemiş olsak da biraz daha aceleci davranan ikinci bebekte 38 hafta sürdü gebeliğim.

Hamilelikte alınan kilolar hakkında yazacaktım doğumdan önce ancak yetişmedi. Çünkü bebeğim beklenen tarihten önce gelmeyi seçti.

Bir gebelik kolay geçmiyor sayın okuyucu! 

Dile kolay: 40 hafta / 280 gün / 9 ay
İlk aylarda belki bir şey yemiyorsunuz, yediklerinizi çıkarıyorsunuz ama bebek gelişimine devam ediyor ve ihtiyaçlarını karşılıyor. Vücut yeni bir canlıya hazırlık yapıyor. 
İkinci üç ayda biraz açılan iştah ile kilolar alınmaya başlıyor. Dördüncü aydan sonra artık yavaş yavaş  hamile görüntüsüne ulaşıyorsunuz. Tabi kişiden kişiye ve hatta gebelikten gebeliğe değişebilir bu durum. Mesela ben ilk bebeğimde neredeyse ilk 6 ay eski pantolon ve eteklerimi giymiştim. İkinci bebekte karnım daha çabuk ortaya çıktı. Hamile pantolonu giymeye dördüncü ayda başladım. 

Beşinci aydan itibaren kilo alımı hızlanıyor. Çok fazla abur cubur yemiyor olsanız da vücut ağırlığı artıyor. Bebeğin gelişimi için sağlıklı beslenmek ve bol yürüyüş çok önemli tabi ki. Benim özellikle dördüncü ayda ve devamında içimden devamlı hamur işi yemek geliyordu. Karbonhidrat depolamak istiyor sanırım vücudum ama hamur yerine meyve yemeye çalıştım ben bu zamanlarda.

Yedinci aya kadar bol bol yürüyüş yaptım. Günlük yürüyüş hedefimi tutturmaya çalıştım. Bazen hedefimi aştım bazen hedefe ulaşamadım ama elimden geldiğince dengelemeye çalıştım. 
Son aylarda iştahım artsa da fazla yiyemedim. Midem çabucak doluyordu. 

Faydası çok, kalorisi az yiyecekleri tercih etmeye çalıştım. 
Dördüncü aydan sonra bol meyve sebze tükettim. Fotoğraflarda cips, çikolata ve nutella bol bol görünse de bu yiyecekleri çok abartmadım. 
Hamilelik günlüğüm için;
Blogumda sağda bulunan arama kutusuna ''hamile'' yazabilirsiniz. Pek çok blog yazısı ve hamile stili önerileri bulabilirsiniz. 

Bu güzel fotoğraflar için Alev Özkan teşekkür ederim.

Sonuç olarak 38 haftada 12 kg almış bir hamile olarak diyorum ki;

O 12 kg kolay alınmıyor azizim...

bir lohusanın gözünden Kadınlar Günü

Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun

Bugün ben 1 kız 1 erkek annesi bir kadın olarak kutluyorum, çok şükür. Kadınlar anne olduğunda daha mı farklı görüyor dünyayı? Mesela ben şu anda yeni doğum yapmış olmamın verdiği duygusallık ile de öyle çok şey düşünüyorum ki kadınlar, erkekler, insanlar ve dünyamız hakkında... Yazsam roman olur derler ya öyle işte! 

Benim için bu lohusa ruh hallerinde kadın olmak demek;
Anne olmak, bir bedende iki can olmak, bir kalbe evlatlarını ve eşini sığdırıp aile olmak demektir. 

Birden içimden gelen ağlama duygusu, birden coşan köpüren mutluluk ve şükür duygusu. Pek çok farklı duyguyu bir arada yaşıyorum. Hem kadınları hem erkekleri hem de diğer canlıları düşünüyorum.
Üzerimize düşen pek çok şey var bu hayatta. Merhametli, iyi kalpli, mutlu çocuklar yetiştirmek hem annelerin hem babaların emeli. 
Kendi kendine yetebilen, değerlerinin ve benliğinin farkında birey olan, kendisiyle ve dünyayla barışık, gerektiğinde hayır diyebilen, duygularını ifade edebilen, hayallerinin peşinden koşan, cesur bir nesil dilerim.
Dostoyevski'nin sözleri ve Zülfü Livaneli'nin sesiyle hafızamdaki sözlerle devam ediyorum:

Dünyayı güzellik kurtaracak

Bir insanı sevmekle başlayacak her şey...